31 Mar 2010

Hindi Ye

Yurtdışı iş görüşmelerim var.Yani her an gözden yine kaybolabilirim.Bu yüzden pasaportların yenilenmesi haberlerini yakından takip ediyorum.Normalde 10 yıldır yenilenmeyen pasaportlar, benim gibi gudubet birisi yurtdışına çıkma kararı aldığı için,yenilenecekmiş. İşte pasaport üzerinde çip olacakmış ta, böylece kontrollerde sıra derdi kalkacakmış.E amaç bu ise, her birimiz sokalım kıçımıza birer çip, hem kontrollerde kolay geçelim, hem çip parapuan kazanalım, hem update edilelim, hem optiklere kıçımızı tutalım ki "ben adamı götünden tanırım" felsefesi yaşama geçsin.Neyse ki sözüm ona, 1 Nisan 2010 tarihinde yeni pasaportlar çıkacakmış diye o tarihi bekliyorum dört gözle.Konu pasaportların yenilenmesi değil zaten.Konu, benim kafama takılan pasaportlarda ülke kısmına “Republic Of Turkey” ' in yazılmasına tepkilerin oluşması. 

26 Mar 2010

Senin Ta Aminoasit

Erkeklerin kendi aralarında küfürlü konuştuklarını bilmeyen yoktur sanırım.İşte bu küfre alışmış erkek grubu üyelerinin bir kız grubuna dahil olduğu nadir anlar vardır.Erkek grubundaki en aktif küfürbaz beratına sahip şahıs, ortamın verdiği heyecanla bir olay anlatırken, ağzından bir küfrün ilk hecesini kaçırabilir.Bu çok zor bir süreçin başlangıcıdır.Çünkü şahıs kendi gibi "öküz" arkadaşlarıyla hep küfürlü konuştuğu için gayri ihtiyari şekilde bir küfür sallamıştır, lakin ortamda bu sefer kızlar da vardır.Ama küfrün ilk hecesi çıkmış ve tüm gözler kendisine yönelmiştir.Beyin gücünün tavan yaptığı, saliselerin konuştuğu andır işte o an.Saliseler konuşur ama, küfür sahibi için saatler gibi gelir.


Kariyer hedefi tamamlamış çok zengin bir işadamına sorarlar ya "Başarınızın sırrı nedir?" diye, onların da çoğu " Babam bana hep şu öğütte bulunmuştur.." der ve başarısını bu öğütleri dinlediğine bağlar.İşte ben de babamdan hiç unutmayacağım bir öğüt aldım. Babam derdi ki; "Asla anlamını bilmediğin küfrü etme" Ben bu öğütle başarılı oldum mu ? Tabi ki hayır. Ama küfrettiğim kişiden dayak yediğim zaman, en azından neden dayak yediğimi, ona küfrederken hangi anlamı kendisine yüklediğimi bildim.

Küfür, bize kitaplardan değil de, çevremizdekilerden öğretildiği için, bilgi paylaşımı tehlikelidir. İlk sana küfredildiğini, karşındaki kişinin suratındaki sertlikten ve dudakları arasından çıkan salyalardan anlarsın.Hiç duymadığın, ama kötü bir mana taşıdığını anladığın kelimeyi karşı taraftan duyunca, "O ne demek?" diye soramadığından, direk hafızana alır ve ileride başkasına kullanmak için saklarsın.Örneğin, beynin daha bakire iken, biri gelip, "Ulan bana bak seni fah yu şimdi ha" dese idi, o zaman hüsn-i tabir bildiğimiz kelimeyi hep "fah yu" diye bilirdin. Sen kullanmaya çoktan başlamışken, ilerleyen günlerde çok yakın çevrendekilere sorarak manasını öğrenirdin. Lakin hala anlamını bilmeyip kullandığın o kadar çok küfür niteliğinde kelime var ki.Okudukça zaten başkasından duyduğun için kullandığın, ama hiç bir zaman anlamını bilmediğin küfürleri öğrenmiş olacaksın. Ha zaten hepsini biliyorsan yazacaklarımın, çok millete küfretmiş ya da çok küfür yemiş biri olduğun anlamına gelir.


12 Mar 2010

Müsait Bir Yerde


Ankaralılar sadece dolmuş dermiş, aslında onlar minibüsmüş. Bu yazıyı okuyan Ankaralı olmayanlar da "Lan biz minibüs diyoruz, aslında onlar dolmuş muymuş ?" diyor olabilir tabi. Ha dolmuş ha minibüs, ne olursa olsun, sadece Türkiye'ye has bir ulaşım aracı olduğuna hemfikiriz. Ha ben dolmuş diyeceğim, sen uyarılmış de başkası boşalmış desin beni hiç ilgilendirmez.

İnanın hayatı boyunca bu dolmuşlara binememiş zevk-i selim özürlüler mevcut. O dolmuşu hiç bekleyememiş, içerideki atmosferi koklayamamış, göt göte milletle oturamamış, anlatacaklarımdan bihaber olanlar var.Hatta belki aranızda öyle olanlarınız var ki, yazımı okuyup, "Çok iyi bir yazı idi ama .. dolmuş ne lan ?" diyecektir.

"Harbi böyle oluyor hep ya" ya da "Demek dolmuş böyle birşey" diyecekler için dolmuşların bende yaşattığı duygu ve hazzı sizlerle paylaşmaya sunuyorum.

6 Mar 2010

Asansör Fantezisi

Benim gibi yüksek katta oturan apartman sakinlerinin veya işyeri yüksek katta olanların, asansörlere bakış açısı farklıdır.Çünkü her gün mutlaka bir kere görüşürsün kişisel asansörünle.Metresin gibidir.Aileni günlerdir göremediğin olsa bile asansörü görürsün.Ona binip inmek, girip çıkmak artık bağımlılık yaratmıştır.Kısa yolculuk beraberliği olsa dahi hatırası çoktur.O asansör düğmelerinin dili olsa da konuşsa, ışığı olsa da yansa, alarmı olsa da ötse.

Tabi artık devir değişiyor. Eski asansör zevki yaşatmıyorlar insana.Giriyorsun asansöre, bir müzik arka fon ver çalsın usulca, kapısı kendiliğinden kapanıyor zahmetsiz, yukarı mı çıkıyorsun, aşağıya mı iniyorsun belli değil bir titreme yok içeride, kısa süre sonra ivme yavaşlıyor usulca, uzun bir "diiiiin" sesine takriben kısa "doon" sesiyle kapın kendiliğinden açılıyor, sen inmeden kapanmıyor oooohhoooho.Böyle zevk mi olur?

Zevk dediğin, katlardan indikçe ara kat duvarları görmeni sağlayan sabıkalı eski asansöre binmektir.O hareket ettikçe bir katın eskimiş duvarını görürsün, bir o kattaki asansör kapısını.Bir kapıdan buzlu camdan süzülen güneş ışığı, bir duvar karanlığı.Duvar - kapı frekansını takip ederek asansör hızını anlarsın."Ulan tam arada asansör kalırsa, dışarı nasıl çıkarım lan?" dedirttirir o geçişler insana.

Yalnız o tren-öküz ilişkisine benzer nice heyecanlı dakikalarım sayesinde çok önemli bir husus saptadım.Kat asansör kapılarına tamam eyvallah, çocuksun, attın cikleti ağzına, yapıştırmasını kapıya zevkle yapıştırıp imzanı koydun anladım onu, tamam.Ya peki o arada asansör hareket halinde iken, hızla önünden geçen duvarlarda görünen yapıştırmaları nasıl becerip oraya yapıştırıyorlar ya?

Mantığı nedir yani ? Çocukken hareket halinde bir asansörde "dur" düğmesine basıp - hoş o hiç "dur" olmadı bende, hep "stop"tu benimkiler - "Şuraya bi He-Man yapıştırayım dur hele ehü ehü" diyen şahıs şu zamanda tecavüzcü olmuş mudur? Bundan keyif alan, tacizden nasıl bir keyif alır ? Ya da tam duvardan geçiş anında yapıştırmayı göremedi diye asansörü durdurup inceleyen bir nevrotik var mıdır?