12 Mar 2010

Müsait Bir Yerde


Ankaralılar sadece dolmuş dermiş, aslında onlar minibüsmüş. Bu yazıyı okuyan Ankaralı olmayanlar da "Lan biz minibüs diyoruz, aslında onlar dolmuş muymuş ?" diyor olabilir tabi. Ha dolmuş ha minibüs, ne olursa olsun, sadece Türkiye'ye has bir ulaşım aracı olduğuna hemfikiriz. Ha ben dolmuş diyeceğim, sen uyarılmış de başkası boşalmış desin beni hiç ilgilendirmez.

İnanın hayatı boyunca bu dolmuşlara binememiş zevk-i selim özürlüler mevcut. O dolmuşu hiç bekleyememiş, içerideki atmosferi koklayamamış, göt göte milletle oturamamış, anlatacaklarımdan bihaber olanlar var.Hatta belki aranızda öyle olanlarınız var ki, yazımı okuyup, "Çok iyi bir yazı idi ama .. dolmuş ne lan ?" diyecektir.

"Harbi böyle oluyor hep ya" ya da "Demek dolmuş böyle birşey" diyecekler için dolmuşların bende yaşattığı duygu ve hazzı sizlerle paylaşmaya sunuyorum.


Göz muayene sonuçlarımda bir sorun yok, astigmat değilim, miyop hiç değilim. Ulan dolmuş beklerken üzerime hızla gelen o dolmuşların o cücük kadar tabelalarındaki yazıları bir okuyamayan ben miyim ya ? Yolda beklersin gideceğin yerin dolmuşunu, - hele ki soğuk bir kış günü ise her geçen aracın rüzgarı sana tokat gibi ardarda vurur ki her araçta "anooooov" dersin, her araç hız ve cüssesine göre farklı titrettirir seni , kaldı ki yanından geçen kamyon ise zevki bambaşkadır - o senin işin yokken 5 dakikada bir ardarda geçen dolmuş, sen bekliyorsun ya gelmez. Ya tüm şehir benimle mi dışarı çıkma kararı aldı, tüm şehir mi ağladı ? Tabi sana doğru dolmuşlar gelmeye başlar. Sen potansiyel dolmuş bekleyen tipine büründüğün için, dolmuş şoförleri selektör atar sana.Hele ki bazıları var, 6'lı flaşör çıkçıkıçıkçık atıyor ardarda direk bir klip havası oluşuyor.Yani açık konuşayım öyle ardarda selektörler patlayınca, dudaklarımı büzerek ardarda poz vermek geliyor içimden.

Neyse, şimdi şoför bekliyor hani kaldır o şahadet parmağını ki bizde "Allaaah" diyelim duralım alalım seni. İyi de hacım, ben isterik miyim ? Zevk mi alıyorum ışık tacizleriyle beklemekten ? Okuyamıoruz işte. Sen okudun da ne oldu ? "La havle" çeker gözlerini kısarsın, ki hiç bir halta da yaramaz o gözleri kısarak yüzü de kasarak bakma ama nedense kısarsın işte, okumaya çalışırsın o tabelaları. Herhalde küçükken dekodersiz Cine5'i şifreli yayında izlerken gözlerimizi kısarak o çizgiler arkasındaki belli belirsiz hareketleri çözmeye çalışırdık ya, ondan kalan bir alışkanlık demek ki.. ( Yoksa bunu sadece ben mi yapıyordum lan ? Harbi hiç yapanınız olmadı mı ? ) Kısa aralıklarla kornaya basmaya başlar şoför. Hani malsın ya sen, göz değil ağaç budağı ya sendeki, sinyal sesleriyle anlatmaya çalışıyor eleman.Hani mors alfabesine geçtik, sen anlıyorsun o şoför de mütehassıs.Okuyamıyorum işte anlamıyor ki. İyice yaklaşır, yavaşlar korna-sinyal karışımı ile, artık o gözler nihayet yaradılış amacına ulaşır, görürsün, idrak edersin ki beklediğin dolmuş değil ve elinle böyle "I ıh yok yok" yaparsın.Hani "Yok vazgeçtim ya götüm yemedi" gibi.Halbuki o yanından geçene kadar ihtiyar gibi kısık gözlerle takip etsen, öyle başını çevirsen de dikiz aynasından şoför de sana baksa. Hani sen okuyamadı değilsin de bakışların böyle, tipin kayık sansa.


E tabi bir süre sonra beklediğin dolmuş gelir ama dur bakalım seni alır mı ? Sen hissedersin senin dolmuşunu. Öyle bildiğin hadise değildir, raconu vardır, "dolmuş seni seçer sen dolmuşu değil", aranızda bir bağ oluşması lazım, kuyruğunun egzozuyla birleşmesi lazım..Ne diyorum lan ben ?.. Neyse, yaklaştıkça dolmuş ince ince ağzından kelimeler dökülmeye başlar ; ''Ne yazıyor ya ? Ya bi dur ammmoğa hoyüm selektör atma bakıyoruz işte nereye diye ...B ile başlıyor ama .. Bal.. ? Ball.. Bal dök yala... Balga..Balgat? Vallahi Balgat! " İşte o tam "Balgat!" dediğin an dolmuş yanından hızla geçer. Aslında hızlı değildir ama sen yazıları okuyana kadar slov mooşın anlar yaşadığın için, bir anda normal zamana geçersin, göreceli hareket hızlı gelir sana.El kol hareketlerini farkeden dolmuş şoförü sağa aniden çeker durur.Sen tabi başlarsın koşmaya, deli gibi koşarsın.Aranızda var mı "Paramla değil mi ulan, yavaş yavaş yürürüm" diyen ? Sen böyle koşarken hemen az ilerinde o dolmuşa binen bir kişiyi daha görürsün. O şanslı O'dur işte ve nedense sen hiç bir zaman O olamamışsındır. Sen hemen yetişirsin dolmuşa nefes nefese, ayağını basamağa koyarsın ki, şoför babacan bir tavırla ''Gardaş boş yer yok.Gusura bahma ayakta da alamıyoz'' diye suratına yapıştırır lafı. Şoförün bu cümlesini sen " Nası geçirdim sana ama " diye algılarsın. "Hıımm, peki" dersin bir eziklikle, içeriye vedalaşır gözlerle bakarsın ama orada senin aradığın o son dolmuşa binen iyi aile çocuğudur. Fakat tabi yolcuların hepsi aynı masumiyetle bakacağı için çaresizce kafanı çekersin geriye doğru, dolmuş kapısını kapatmaya tenezzül bile etmeden yolculuğuna devam eder.


Dolmuşta karşı cinsten birisiyle tanışma fantezisi erkeklerde daha baskındır, çünkü erkekler, çocukluklarını işte "temizlikçim ve ben", "kapımdaki dilenci" "dolmuş çok sıcaktı" "senden başka herkesle" konu başlıklı dünya klasiklerini sanatsal mecmualardan okuyarak geçirdikleri için, normal hayatta da işte böyle bir dolmuşta "Heyyooo dolmuştayız kop kop kop banaa banaaaa" haykırışlarıyla sütyenlerini fora eden bir kız grubunu görmeyi bekleyebilir bile. ( Yok artık, bunu da mı sadece ben düşünüyordum lan ? ) İşte böyle tanışma emelleri içinde iken dolmuşa binen birisinde, Ferrari'ye binme havasını görmen an meselesidir. Öyle bir havalardadır ki hani 1 TL lik dolmuşa 100 TL bırakacak, para üstü almayacak sanarsın.İşte ağır hareketler, çevreyi süzmeler. Hani ilgi odağı o ya, "Ayaktaki Yolcu" ! Vitrindeki manken, yürrü bee. Hele ki libidosu yüksek bu erkek alımlı bir kız farkederse, iyice boku çıkar hareketlerinin. Kendi çapında film çeker, kısa öksürüşler, 3 numaralı bakışlar, hani konuşacağı yok ta işte, maksat şemali kızın aklında yer edinsin.Bu fırsat çünkü bir daha geçmez eline. Dolmuş yani bu, karizmanın dorukları ya sanki..Neyse gayet başarılı bir prodüksiyona imza atacakken arkadaş, şoför kendisine dönüp müjdeyi verir. "Gardaş biraz çökermisin ileride çevirme var da"..E aminikyum elementi oldu mu ama şimdi ya ? O kadar mimikler, jestler, karizma duruş, ayakta yolculuk ? Şimdi o kızın karşısında hela pozisyonuna geç diyen bir şoför..Çökecek, zorunda ve o an tek çöken salak o ki daha da vahim durum. Çökertmeyi yaparken bütün o yolcuların gözleriyle kendisini süzmesi de eklenir, güzel çöktü mü bakalım dercesine.İşte o andan sonra en doğrusu sadece ileriye veya yere bakmaktır.

Hele ki "Biraz daha çökebilirmisin gardaş aha geçiyoz amirin yanından" diye şoförün ricası olur ya , işte ben buna boku yemek derim. Çünkü o an dışarıdan camın arkasından amire kafanın belli olmaması için, kafanın bacaklar arasına alınma işlemi eklenir. Kendi kıçını yalayarak temizleyen sokak köpeklerini görmüşsündür ama emin ol o pozisyon Discovery Channel'da izlenme rekorları kırar. Şoförün "Bitti kalkabilirsin sağol gardaş" komutu gelene kadar kendini ufaltmış durumda beklenilir.Gönül ister ki, yolcular kepazenin "Hadi be koçum, dayan biraz daha" diyerek sırtını sıvazlasın, sonra çevirmeden kurtulunca da yolcu ve şoförler hep bir ağızdan " Heyyoo kurtarıcımız çok yaşa kurtarıcımız çok yaşa" desin, platonik aşka dahil olmuş dolmuş kızını kucağına alsın, camdan zıplayarak gitsinler, halk arkasından yaşlı gözlerle baksın ama olmuyor işte. Bu sadece şoförle yolcu arasında ve bir ödülü yok, ama yapmadığında yiyeceği çok şey var.Velhasıl kelam çevirme bitince ayağa kalkılır, yol bitene kadar da sağa sola bakmadan hep yol izlenir.Zaten bu duruma maruz olan birisinin hatırlanmamaya çalışması en doğrusudur.Yoksa bir ortamda "Hatırladınız mı, ben kafasını kendi götüne sokan çocuk" diye kendini takdim etmesi sempatik hava yaratmaz.

Bazı dolmuşların içinde sağ arka tekerinin hizasına gelen kısmında bir tümseklik vardır. Ayakta yolculuk edenler eğer sıkıştı ise, mutlaka bir kişi arkaya doğru ilerler ve hemen camın önündeki bu tümsekliğe çıkar.Orada olan birisinin zaten bu deminki maceralara atlamasına gerek yoktur çünkü baştan kaybetmiştir. Kafası tavana değdiğinden boynunu böyle özürlü gibi eğmek zorunda kalır.Rahatsızlığı artınca da hafif domalmış bir pozisyonda seyrine devam eder.Yok o da mı olmadı, o zaman 40 derece açı ile ayakta durur, böylece yükseliği azalır.Geometriye de hafiften değinmiş oldum ha.

Yukarıda erkeklerin hayalgücünden bahsetmişken, mesela bazen öyle seferler olur ki gecenin ilerleyen vakitlerinde, dolmuşta bir erkek, bir bayan ve şoför kalır.Böyle durumlarda erkek, kendini o kızın güvencesi gibi görür.Çünkü kızlarda da eğer dolmuşta şoförle başbaşa son yolcu olarak kaldı ise,şöyle bir korku vardır ya, "Dolmuşta tek ben kaldım, şimdi bu adam beni götürse ıssız bir yere, gelinliği giydirip beni nüfusuna geçirse, kimin haberi olur ? " Hani şoförler de öyle bizim ya, dolmuşta birisiyle yalnız kalınca akıllarına bir anda "Teccavüz etmelüyüüm" fikri doğuyor. Sanki hani gazetelerde sürmanşet, televizyonlarda son dakika "Şok şok şok yine oldu yine oldu.Acılı anne dolmuşta yalnız kalan kızı için gözyaşlarını döküyor." haberlerini her gün görüyoruz ya, hani normalde bunlar bizden değil, hep yapıyorlar, ama 2 kişi olunca utanıyorlar, değişik bir ırk. Ya güzel ablalarım, tacizci şoför yapmak istedikten sonra sen teksen de yapar, 2 kişi varken de yapar, hatta daha zevkli olur onun açısından, en azından grup tecrübesi olur.Lütfen bu fikirlerden arınalım.Neyse, işte bu fikire kapılan kızın koruyucu meleği olan konu öküzü erkeğimiz "Şu an bu kız rahat yolculuk yapıyorsa benim sayemde" havalarına girer ve elbette ki kızın dolmuştan inerken kendisine "Teşekkür ederim cesur çocuk, akşam bekliyorum" demesini bekliyordur da.

Dolmuş sırasında beklerken dolmuşun kaç kişi alacağını hesaplanarak, ilk gelecek dolmuşa binip binememeyi anlamak vardır bir de.Matematiğin işe yaradığı yegane değerli anlardandır.Önde şoförün tokmakladığı yolcu koltuğuna 1, şoförün dikiz aynasından yolcu bacağı röntgen koltuğuna 3, para uzatmada aktif kardeşler koltuğuna 2, kapı açıldıkta kıçı donan yolcular koltuğuna 2, ilk gelen kapar koltuğuna 2, çekirdek aile olmak istiyoruz koltuğuna 4, toplamda 14 kişi hesaplanır ve kuyrukta önünde olanlar saymaya başlanır.Her ne kadar kuyruğun en önündeki kişi kıskanılsa da, o kişinin bir önceki dolmuşun 15. cenabet kişisi olduğu unutulmamalıdır.

Bir de bu dolmuş kuyruklarına kız arkadaşı ile teşrif edenler vardır.O an erkek, kuyruktaki diğer hemcinslerine tehditkar bakışlar fırlatır.Verilmek istenen mesaj "Lan ipneler bana bakın, ben bu kızı sizinle aynı dolmuşa bırakıyorum, eğer birinizin sarktığını, rahatsız ettiğini öğrenirsem, güzergahınızı biliyorum, elbet bir gün bu kuyrukta karşılaşırız" dır.Bu külhanbeyi oğlan, kız arkadaşı dolmuşa bindiği anda cıvık cıvık hareketlere başlar, işte gülümser sebepsizce, "haber ver" işareti yapar ve dolmuş kalkana kadar devam eder bu.Gurbete gönderiyor sanki kızı.Kız tabi "git artık" yapar dudaklarını büzerek vücut diliyle, erkek tabi ağır abi "yok yok" yapar.Git git - yok yoklar, şoförün ara gazıyla kaybolur gider.

Demin koltuklardan bahsetmişken, en arka 4'lü koltuktakilerin diyalogları ayrı bir konu teşkil etmektedir. Herkes dolmuşa aynı anda biner, cüzdandaki paralar incelenmeye başlanır. Sende bir yüksek tutarda banknot vardır ama onu uzatırsan para üstünün gelmesi ve şoförün o paraya olan iyi dileklerini algılaman çetrefilli olacağı için, çok ihtiyacın olsa dahi bozuk paralarını çıkarır sayarsın.Tam uzatacaksındır ki, yanındaki kişi "Bozuk para var mı sizde ? " diye sorar.Elimdekiler jeton mu ? Araba yarışı mı lan bu ? Bozmaktan kastın başka mı ? Kabak gibi elde duruyor işte sormanın alemi var mı ? Sen elindekileri gösterdiğin an eleman bir anda dolmuşun finans uzmanı kesilir. "Ben alayım sizden onu" der, sen onaylamadan alır zaten. Diğer yanındakine de sorar, 2 yanındakine de, önündekine de. 4 kişiden topladığı bozuk paraları cüzdanına atar, yüksek tutarda banknotu uzatıp, "Şuradan 4 kişi" der.Orada işte kendini kullanıldı gibi hissedersin ya,sebepsiz yere bir uyuz olursun elemana.Halbuki para trafiğini azaltma amacı güdülmüşte olabilir ama, yok ya teselli bulmanın alemi yok, basbaya yedi işte seni.

Fakat bu lider kişiliğine bürünmüş elemanlarda o grup adına konuşma hissi de nedense uyanır.Şoförün "Parasını gönderemeyen kaldı mı ? " sorusuna yanındakilere " Siz verdiniz mi ?" sorularına onay aldıktan sonra "Tamam kaptan, arka grup ücreti vermiş" cevabını verir. Grup ? Ne ara grup olduk lan. Grubumuzun adı ne ? Grup seksendört var tamam , Ninja Kaplumbağalar onlar da tamam 4 kişiler, Fantastik Dörtlü var eyvallah, e biz neyiz ya ne grubu ? Arka sıradakiler?

Ücret gönderme demişken dolmuşlarda parayı iletme yönü nasılsa çok gariptir ki aynı yönde geri gelir. Yani bir önündekine verdiğin para onun sağ çaprazından onun önüne oradan da sol çarpazdan şoföre gitti ise, aynı sırada geri gelir.Dolmuş güzergahı gibi para üstünün de bir güzergahı vardır.

1TL'lik dolmuşa 20 TL verirsin ya, normal bir para üstü bekleme eşik vakit değeri vardır.Vakit - Huzur eğrisine uygun olarak, vakit ilerledikçe gelmeyen para üstü huzursuzluğa neden olur.Devamlı aynadan şoföre bakarsın ki, acaba senin para üstünü hazırlıyor mu diye, neticede herkes para üstünü aldı, sen niye alamadın ki henüz ? "Ya bozuk yoksa ? Yeni yolcu bekliyorsa ? " şeklinde olaya iyi niyetle yaklaşırken, " E tam inerken benim para üstümü vermemiştiniz nasıl diyeceğim ? " endişesi de oluşur. Biraz daha beklersin ama şoför de hiç oralı olmaz, kendi halinde gider. Para üstünün gelmeyeceğinden emin olduğun zaman hafif bir öksürükle kendini hazırlayıp "20 TL'nin üstü vardı ama?" dersin.

Ha bir de tabi 1.4 TL'lik dolmuşa 1.5 TL vermek var.Onda da para üstü beklediğin anlar olur, fakat mebla çok ufak olduğu için gelmese de olur. Der misin ? Tabi ki hayır. Ufak mebla da olsa kendini enayi gibi hissetmemek için, yani "E madem ücretler böyle yuvarlanacak, o zaman 1.5 yapsalardı dolmuşu kardeşim" mantığınla o paranın üstünü bekler durursun. E şimdi "1.5 TL'nin üstü vardı" diyip elaleme rezil olmak ta var."Sinek ufaktır ama midem kocaman" diye laf yoktur ya (vardır dememi bekledin di mi?), o işte ufak 10 kuruş bir anda değere biner.10 kuruşun, 1 doların karşısında bu kadar değer kazanabileceği eşsiz cennet mekanlardır dolmuşlar.

O dolmuş şoförlerinin bozuk para kasaları var ya hemen yanlarındaki. 200 TL'lik banknot versen de para üstünü oraya bakmadan kuruşu kuruşuna verebiliyorlar ya hayran kalıyorum. Şoförlükten sıkılsa bankalarda vezne görevlisi olarak korkmadan başlayabilirler kanımca. Ve o para kutusunun kapağını açıp kaparkenki kullanılan parmaklar bütün dolmuş şoförlerinde aynı.Hepsindeki o serçe ve orta parmağı kullanarak kapatabilme doğuştan bir yetenek ya da bunun için özel bir eğitime tabi tutuluyorlar. Ve o kapağın kapanmasında çıkan sesin bütün dolmuşlarda aynı olması için özel bir ağaç kullanılıyorıor olması gerek. Da bu seri üretim bozuk para kasasını nereden temin edebiliyoruz, nerede satılıyor, imal ediliyor yeminle Google'da bulamadım. Bir toptancı var sanırım bunları yapan. Ki haklı isem, böyle bir girişimci ruha sahip kişinin gelecekte SandıkSA ya da BozukkaSA patronu olarak karşımıza çıkması an meselesidir.Ayrıca bozuk para kutuları öyle ahşaptan klasik olmayaydı da, şu eski müzik kutuları vardı hani açardın içini de, balerin dansetmeye başlardı, müziğide tıngırdardı, ondan olsaydı fena mı olur du, muntazam olurdu.

Dolmuşta yolculuk ederken, şoför bazen az benzin yakma arzusuyla yolculara aynasından bakarak "Pazarda inecek var mı ? " diye sorar ki böylece hani inecek yoksa, kestirme yola sapacak, sefer kısalacak. Ama işte maalesef o pazarda inecek tek kişi vardır ve o sensindir. Soruya başta sesini çıkarmazsın, belki birisi "Var" der ümidiyle ama, baktın ses yok harbiden tek inecek kişinin sen olduğunu anlarsın. Usulca "Evet, var" dersin. 2-3 göz sana kısa bakış atar önemsizdir, lakin şoförün bakışları duygu yüklüdür. İşte o an "Ulan acaba şoför bana şimdi küfrediyor mudur?" diye düşünürsün ya..Düşünme boşver.

Bir de ineceğin yere yaklaştığında hafiften hazırlanmaya başlarsın, oradan biri "Müsait bir yerde.." diye seslenir. Şoför sağa çeker durur ama, burası senin ineceğin yerin çok az gerisinde.Ne yapacaksın? Şimdi insen yürüyeceksin, e para vermişsin, biraz daha ileride dursun. E inmezsen o zaman da çok kısa süre sonra dolmuş dur kalk yapacak, herkes "Yuh lan şuradan şuraya yürüyemiyor" diye düşünecek.Özgüvenini yıprattığı anlardır işte bu anlar.

Yazımı herkesin sağdan soldan duyup, "Bir gün dolmuştayım..." diye anlattığı şehir efsaneleri ile değil gerçek bir yaşanmış olayla tamamlamak istiyorum.

Yaşlı bir teyze - neden teyze diye belirtti isem, yaşlı bir bayan desem yeterli idi yaşlı bir abla denmezki hiç - ile dolmuş yolculuğumu paylaşıyorum. Epey bir vakit geçmiş o bineli. Bir cama bakıyor, bir sağa bakıyor, bir endişe var kadında. "Evladım otogardan geçmiyor musunuz ? " diye şoföre sordu.Şoför de "Yok teyzecim ne otogarı, Ulus'tan geçer bu" diye yanıtladı. "E evladım madem geçmiyorsunuz ne diye otogar yazıyorsunuz öne" diye çıkıştı bir anda kadın. "Yok teyzecim yazmıyor öyle, geçmiyor otogardan" diye belirtti şoför. Teyze kalktı ayağa, "Durdur ya durdur! Madem geçmiyorsun ne diye yazıyorsun? Yalan mı söylüyoruz? " diye söyleniyor. Şoför "Teyzecim ne yalanı, geçmiyor işte, yazıyor diyorsun nerede yazıyor aha Ulus işte" diyip öndeki tabelaları çeviriyor falan ama teyzem oralı değil.Neyse durdu dolmuş, kadın hala söyleniyor "Otogardan geçmiyorsun milleti kandırıyorsun parası için, utanmadan oraya yazıp geçmiyorsun,böyle terbiyesizlik olmaz." diye.Teyzem indi, şoför ardına sessizce küfür salladı, herkes şaşkın yola devam ettik. Ben 5 dakika sonra gülmeye başladım.İşte size "Otokar" dan geçen dolmuşun ispatı..



Yazımı sonuna kadar okuduğun için sana minnettarım.Çünkü ben bile şöyle bir geri dönüp, ne yazdım diye okuyamadım.

4 vıdıvıdı:

Baronvonplastik dedi ki...

Fotograflar yidi bitirdi beni. Özellikle üçüncüdeki abi ve bıyık denilen şeyleri. Futbol malumatfuruşluk programlarındaki gibi daha etraflı irdelenmesi lazım.

dreamer dedi ki...

bir de şöyle durumlar vardır ki hep başıma gelmiştir..dolmuştasın arkadan bir ses gelir müsait bi yerde inebilir miyim.. ama o çıkan ses, sahibi tarafından bile tanınmayacak bi tonda çıkar..yolcuların yüzünde tebessümler belirir..bu durumlarda çok gülerim..ama artık gülmüyorum çünkü işe giderken ve dönerken her gün dolmuşa biniyorum :)) olurda bir gün benimde sesim komik çıkabilir :D

boran dedi ki...

Minibüse çok güzel bir bayan biner herkes onu izlemeye başlar, nereye gittiğini öğrenmek isteyenler bayan para uzatırken pür dikkat kesilir. Hele bayan ile gözgöze gelmiş biri var ise minibüste o daha da heyecanlıdır "hadi balgat de hadi beraber ineriz hadi be gülüm" diye düşünür içinden. En sonunda bayan konuşur ama ses bir bayana ait değildir :). O andan itibaren minibüstekiler için önceden 6 metrekare olan minibüs hacmi birkaç metrekare daralır,yolculuk bitmek bilmez...

Kuttik dedi ki...

Bir de uzun bir ara sonra dolmuşa bindiğinde, mesela 6 ay sonra falan, yanındakine "Affedersiniz, dolmuş ne kadar acaba?" diye sorarsın ya, sorduğun kişi "Kodumun burjuvası, ekmeğin fiyatını biliyon mu?" diye düşünüyor mudur diye hep merak ederim.

Yorum Gönder